31 Ağustos 2016 Çarşamba

Yeni Dünya Düzeni

Yeni Dünya Düzeni Nedir ?



Kimsenin hiçbir şeyi sorgulamadığı bir devirde yaşıyoruz.Kimse dediysek elbette sorgulayan,araştıran,mantıklı davranan birileri halen var.Burada kastettiğim şey sorgulamayan ve sadece tüketen büyük bir kitlenin varlığıdır.
Bireysel olarak birbirimizle konuşup iletişime geçtiğimiz vakitlerde görüyoruz ki aslında sağcı olalım,solcu olalım (yada bizleri birbirimizden ayıran,farklılaştıran ne varsa)  ortak noktada birleşip şikayetçi olduğumuz pek çok şey var.Elbette taban tabana zıt olduğumuz da pek çok konu var.
İçinde Milyarlarca Canlının yaşamakta olduğu,geçmişte Milyarlarca insanın yaşadığı ve şu anda çok azı dışında öncekilerinin kemiklerinin dahi kalmadığı İnsan neslinin ayakları üstünde durabilen yegane örnekleriyiz.Ve tarih boyunca şu yaşadığımız dönemdeki kadar cahil bırakılmış,cehalet içinde yüzen fakat sokaktaki çöpçüsünden,Devlet Başkanlarına kadar herkesin (Haşa) İlah Rolüne soyunduğu bir zaman dilimine rastlanılmadı.
Medya çok büyük bir güç diye boşuna söylemiyoruz.Uzunca bir süredir Yeni Dünya Düzeni isimli bir düzenden bahsedip duruyoruz.Sadece biz değil bu cümleye artık çoğu filmde,dizi de yada tartışma programlarında da rastlıyorsunuz.Farkında olan bir azınlık mevcut olsa da kahir ekseriyet bu Cümleyi de diğer cümleler gibi sıradan bir cümle olarak algılıyor ve farkına bile varmıyor.
Günlük hayatta konuştuğunuz,tartıştığınız,güldüğünüz,ağladığınız,eleştirdiğiniz çoğu şeyi size Medya sunuyor.Yani hep söylediğim gibi birilerinin sizi yönlendirdiği bariz bir biçimde ortadayken bu Kibir ne diye ?
Cep telefonu ekranına hapsedilmiş bir gençlik,Televizyon ekranına hapsedilmiş ebeveynler ve Ego’ların ilahlaştırılması…
Evet Yeni dünya Düzeni Deccal’i bir sistemdir.Bu sistemde Ülkeler,Devletler yoktur Tek bir Devlet vardır.Tek bir Ekonomi vardır.Tek bir İlah vardır.Tek bir Din vardır.
Bu tarz konulara meraklı biri değilseniz Tek İlah ve Tek din fikri sizi heyecanlandırabilir.Hatta abartıp bu heriflerin İslam için çalıştığını bile zannedebilirsiniz fakat kazın ayağı öyle değil.
Dilerseniz bu Yeni dünya Düzeni’nin temel hedeflerine kısaca değinelim.Hangi cümle aslında neyi hedefliyor ?
Tek bir Devlet : Sınırları Süveyş kanalından Basra’ya oradan Anadolu toprakları Kapadokya’ya kadar olan bölgede merkezi Kudüs’te bulunan Siyon Tepeleri üzerine kurulmuş bir kaleden dünyayı yönetmektir.Matrix Filmini dikkatli izleyenler ne demek istediğimizi daha net olarak anlayacaklardır.Burada bahsettiğimiz matematiksel anlamda Deccal’in tahtına oturacağı zamanı ve mekanı doğrudan izah etmektedir.Sadece o Bölgede kurulacak bir Devletten bahsetmiyoruz.Tüm dünya toplumlarının o bölgeden yönetileceğini ,merkezin o bölge olacağını anlatıyoruz dikkat edilsin.
Tek bir Ekonomi : Bu sistemin artık iyiden iyiye kendini hissettirdiğini ve sona yaklaştığını rahatlıkla analiz edebilmek için günümüzde ve geçmişte yaşanan Ekonomik gelişmeleri yüzeysel olarak incelemeniz bile yeterlidir.Tapınakçılar vasıtasıyla Günümüz Modern Bankacılığının inşa edilmesi ( ki bunu ayrı bir yazımda dile getirmiştim) , Kredi Kartı, Çek,Senet,Bono,Hisse Senedi vb. , yakın bir gelecekte ise günümüzde alt yapısı oluşturulan Akıllı Para,Cepte Para vb. uygulamalarla artık maddi anlamda paranın dolaşımdan yavaş yavaş kaldırılması ve sadece insanların adına kayıtlı hesaplar kanalıyla harcama,borçlanma vb. işlemleri yapabilmesi.Bu aslında şu demek : Günümüz Bankacılığının neredeyse tamamını elinde bulunduran Siyonist Bankerlerin ve ekonomi Patronlarının Maddi gücü tam anlamıyla kontrol altına almaları.
Yıllardır Küresel anlamda bir ekonomik Kriz gündemi meşgul ediyor.Krizle yatıyor,Krizle kalkıyoruz.Ekonomik Kriz kimimizin Karısı oldu,kimimizin Kocası.İnsanlar artık yatağa yatıracağı faturaların,yaklaşan ödemelerin kabuslarıyla sevişerek giriyor.Böyle bir Kriz gerçek midir ? Yalan mıdır ? Ekonomist değiliz lakin ortada bu krizin kolayca aşılabileceğini ama korkak adımlar atıldığını iddia eden yığınla ekonomist var.Acaba bu ekonomik Kriz tıpkı şu an Yunanistan ve İtalya sonrasında İspanya,Fransa vb. Avrupa’nın önemli ekonomilerinin çöküşü sonrasında bizi bekleyen Tek bir Ekonomi modeline hazırlık aşaması olmasın ? Tabi her söylediğimize Komplo Teorisi diye burun kıvıranlar bu söylediklerimizi de muhtemelen bir Paranoya olarak değerlendirmekte gecikmeyecekler.
Neyse ki bugün Siyonist Para Babalarının istediği kıvama gelmeyen Devletleri parayla tekme tokat dövdüğünü anlayan ,idrak eden de önemli bir kesim mevcut.Birileri her şeyin tesadüf olduğuna inanıp akşam kuşağı dizileriyle gevşeye dursun biz olayların analizini yapmaya devam edelim.
- ağır ol Kardeşim daha Arap Birliği Ülkeleri var,nereye böyle ! diyen de çıkabilir.
Onlar hem maddi hem manevi anlamda çökeli epey oluyor.Genelleme yapmayı sevmiyorum ama (buradaki ama kelimesi kıvırtmak üzere olduğumun işaretidir) Dünya genelinde Davasına adam gibi sarılıp,sahip çıkan Filistinli Mücahidlerden başka ender toplulukların olduğu katıksız bir gerçektir.Günümüz İslam ülkeleri maalesef kaderini Düşmanının eline teslim etmiş halde iç çatışmalarla tükenmektedir.Netice itibariyle Tek Dünya Ekonomisi için belki de atılmış son adım Küresel Ekonomik Kriz adıyla Devletlerin Krizden kurtarılması ayağından teslim alınmasıdır.
Tek Dünya Din’i : Aslında bu konu çok çetrefilli.Çoğu kişi Yeni dünya Düzeninde hedeflenen Tek din anlayışının tüm dünyayı Hıristiyanlaştırma Projesi olduğunu sanıyor veya kimilerine göre ise arka planda tüm dünyanın Yahudileştirilmesi maksadı var.Fakat işin aslı Dünyayı dinsizleştirme Projesidir.Zira Dünyayı yöneten Küresel Örgütlerin tamamında inançsız bir dünya görüşü esastır.Onlar için din Şeytan’ın kendilerine verdiği vesvesedir.Şeytan’ın fısıldamalarını nefislerine ilah edinirler.Onların Din’i Dinsizliktir.
Tek İlah : Hedefleri Kapitalist bir Dünyadır.İçinde İnsani vasıfların olmadığı ,her şeyin maddiyata dayalı olduğu,başarılı olabildiğin kadar yaşamayı hak ettiğin tamamen çıkarlar üzerine kurulu bir dünya.Maddi anlamda görünen yüzü ile Para’nın İlah edinildiği temelde ise Şeytanın İlahlaştırıldığı Kapitalist bir Sömürü düzenidir arzu edilen.
Şimdi tüm bu maddeleri tek tek inceledikten sonra karşımıza çıkan tabloya birlikte göz atalım isterseniz.İnsanların robotlaştırılması noktasında artık neredeyse sonuca ulaşıldığını bugün aklı başında hiçbir insan evladı inkar edemez.Paraya,güce,ihtişama ve gösterişe tapınan milyarlarca insan çevremizde dolaşıyor.
Halbuki Bakara Sûresinin 208 . Ayetinde Allah (c.c.) bizi bakın nasıl uyarıyor.
“Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslam’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.”Sürekli sorulan sorulara bir cevap niteliğinde olan bu Ayet-i Kerimeyi özellikle buraya ekledim.
- Abi iyi güzel de biz bunlara karşı ne yapabiliriz ?
- Adamlar her yeri sarmış,elimiz kolumuz bağlı vb… serzenişlere cevap bu Ayet-i Kerimede saklıdır.Gidilecek yol bellidir.Şeytani olan sistemlerden kişinin kendisini muhafaza etmesi emredilmiştir.Bunu ben söylesem yine tepkiler gelirdi fakat buyurun Allah (c.c.) söylüyor.
Şeytan’ın adımlarına karşı uyarılıyoruz. Müslüman bahanelerin arkasına saklanmayacak kadar Cesur ve Mert olabilmelidir.Bir Cola’ya Dinini ,İmanını satan adamdan kimseye fayda gelmez.Bir Paket Cips için Ahiretini riske atan adama bel bağlanmaz.Söylediklerim yenilip yutulacak cinsten şeyler değil.Fakat bunları sivrilmek adına sivri bi şeyler yazabilmek adına yazmıyorum.Artık yazarken birilerinin kırılmasına,gücenmesine de aldırmıyorum.Zira okurken anlamak isteyen anlatılmak isteneni zaten anlıyor,anlamak istemeyen kimseye ne söylersen söyle kar etmiyor.
Müslüman için iki yol yoktur.Tek yol vardır.Allah’a İman ettim demekle iş bitmez.İman ispat ister.İspat etmek içinse Şeytan’a İmanın gerektirdiği vasıfları nefsinden söküp atmak gerekir.Sistem o kadar içimize işlemiş ki artık Sistemi sorgulamayı günah sayacak hale gelmişiz.Olması gerekeni söylediğimiz kimselerden ne yapabiliriz ki ? sorusunu duymaktan artık gına geldi.Her şeyi tüketmeyin yapacağınız sadece bu.Onları ayakta tutan ne varsa biliyoruz o halde bu endişemiz niçin ? Bismillah deyip başlamak zor mu geliyor ?

Hitler

Adolf Hitler, 20 Nisan 1889 yılında Yukarı Avusturya'nın Braunau kasabasında doğdu. Bir gümrük memuru olan Alois Hitler (1837–1903) ve Klara Pölzl (1860-1907) 'ün altı çocuğundan dördüncüsüdür.
İlk tahsilini doğduğu kasabada, orta tahsilini Linz şehrinde yaptı. On üç yaşında tüberkülozdan babasını (Hitler'in memur olmasını isteyen babası Alois Hitler ile arası açılmıştı çünkü kendisi sanatçı olmak istiyordu), on sekiz yaşında (1907) annesini kaybetti. Orta öğrenimini başarısız bitirince ressam olma ümidiyle Viyana Güzel Sanatlar Akademisi sınavına girdi ancak başarısız oldu.
Alman Tarihi derslerinde Akademideki profesörlerin Yahudi olduğu, ve Yahudilere karşı ilk kinin burada oluştuğu anlatılır. Bir başka teze göre ise Hitler'in annesinin ölüm anında gelen doktor bir Yahudiydi. Adolf Hitler annesinin ölümünü kabullenemeyip, bu Yahudi doktoru sorumlu tuttu. Ve bir çok bilim adamlara göre Hitler'in babaannesi Yahudi'dir. Bu yüzden bütün doğduğu yerleri yakmıştır.
1912'de Viyana'dan Münih'e geldi. 1914'de I. Dünya Savaşı çıkınca Hitler, Bavyera ordusuna gönüllü olarak girdi. Alman mağlubiyetinden sonra Hitler, arkadaşı mühendis Feder ve altı kişi tarafından kurulmuş olan Alman İşçi Partisi isimli gizli bir fırkaya katıldı ve kısa sürede bu fırkanın reisi oldu. Fırkanın adını NSDAP (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiter Partei/ Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) olarak değiştirdi ve nüfuzunu arttırdı. Taraftarlarına kısaca "Nazi" ismi verildi. Kendisine de, taraftarları, rehber anlamına gelen "Führer" lakabını verdiler. Parti 25 maddelik bir program hazırladı. Bu programın ilk maddesi Almanya'yı Versay'ın zilletinden kurtarmak idi. Alman vatandaşlığının yalnız Alman kanını taşıyanlara hasredilmesi lazım geleceği programın temel maddelerindendi. Aynı zamanda büyük sermayeyi devleştirmek de yine programın esaslarından birini teşkil eder. Völkischer Beobachter adlı gazeteyi yandaşları çıkarıyordu. Josef Goebbels bu gazetenin tamamen parti bülteni halini almasını sağladı. Gazetede partisinin fikirlerini açıklayan makaleler yayınladı.


1924'de Münih'ten hükümeti devirmek için teşebbüslerde bulundu fakat başarılı olamadı. Bunun üzerine 10 ay hapse mahkum edildi ve bu zaman içinde "Mein Kampf" (Kavgam) isimli bir kitapta fikirlerini yazdı. Şimdilerde bu kitap Almanya'da antisemitizme yol açtığı gerekçesiyle yasaklanmaya çalış çok sıkışıyordu. Bu kitapla birlikte yeni teşebbüslerine de yol gösterdi. 1924 ve 1929 yılları arasında partisi başarısız oldu. Ancak Dünya Ekonomik Krizinden sonra daha fazla oy kazanabildi (1929). 1930 seçimlerinde yüzde 18 oy ile SPD'den sonra ikinci büyük parti oldu. Hitler'in oyları Katoliklerden daha fazla Protestanlardan, şehirlerden daha fazla kırsal bölge ve kasabalardan, işçilerden daha fazla orta ve üst kesimden geldi.
Seçimle işbaşına gelen Adolf Hitler kısa zamanda anayasa değişikliği hakkını elde etti. Hemen ardından diğer partileri yasakladı. Almanya'da aşırı artık gösteren işsizliği savaş hazırlığı için kullanarak, iş sahası oluşturdu. Ülke genelinde büyük otobanlar inşa ettirdi. Batı Avrupa ülkelerini ve Rusya'yı karşısına aldı. Bu cephe genişliği II. Dünya Savaşı'nın sonucunu belirleyen en önemli etken oldu. Savaş sonucunda Almanya'nın yenilgisini gören Adolf Hitler ümitsizliğin iyice artması üzerine 30 Nisan 1945'te Berlin'de karısı Eva Braun'la birlikte aynı anda siyanür hapı içip, önce Eva Braun'u sonrada kendisini bir silah vasıtasıyla vurarak intihar etti. Kendi isteğiyle Führerbunker bahçesinde benzinle cesetleri yakılmıştır. Hitler'in bunu istemesinin sebebinin Sovyet ordusu tarafından yakalanıp teşhir edilmek istememesi olduğu iddia edilmektedir.
Hitler ölmeden önce ikili vasiyetnamesini yazdırmıştır: Siyasi ve Özel Vasiyetname. Hitler'in siyasi vasiyetnamesi bir hınç çığlığıdır. Ona göre; Almanya bütün milletler için bir zehir gibi tehlikeli olan Yahudileri ve Bolşevizm'i kovalamaktan asla vazgeçmemelidir. Almanya'nın geleceğini tartışmasız bu olgu belirleyecektir. Hitler, savaşa girmekte haklı olduğunu savunuyor ve yenilgiden korkak yalancı generalleri sorumlu tutuyordu. Özel Vasiyetinde ise, tüm hayatı boyunca topladığı sanat eserleriyle doğduğu şehir olan Linz'de bir müze kurulmasını istedi. Tüm şahsi mallarını partiye eğer parti kalmamışsa devlete bıraktığını söylüyordu.

İnsan etinin tadı ?

İngiltere’nin başkenti Londra’da iki aşçı, tadı insan etine benzeyen bir hamburger yapmaya karar verdi.

Bu projeyle dikkatleri üzerlerine çeken Londralı aşçılardan James Thomlinson, istedikleri tada ulaşmak için uzun bir araştırma dönemini geride bıraktıklarının altını çizdi.

İnsanlık tarihinin en korkunç cinayetlerine imza atan yamyamların insan eti yemek hakkında yaptıkları yorumlar ise, adeta kan donduruyor.

İrlandalı mahkum Alexander Pearce, hapishaneden beraber firar ettiği arkadaşlarını yedikten sonra “İnsan eti domuz ve balık ettine oranla çok lezetti” yorumunda bulunmuştu.

Alman yamyam Armin Meiwes, 2007 yılında katıldığı bir televizyon programında insan eti için “Ağızımda eriyor” ifadesini kullanmıştı.

Issei Sagawa, yediği kurbanları hakkında “Etin tadı daha önce yediğim hiçbir şeye benzemiyordu” demişti.

Batı Afrika’da insan etinin tadına bakan William Seabrook, bu deneyimini “Çok tatlıydı” ifadesiyle tanımlamıştı

Mısırlı model Omaima Nelson, insan eti hakkında “Sadece kaslarının tadına baktım ama gözlerinden çok lezzetli ve sağlıklı bir çorba pişirdim” ifadelerini kullanmıştı.Dorangel Vargas, insan göğüsünün hayatı boyunca tadına baktığı en tatlı et olduğunu itiraf etmişti.

Masun Görünen Tehlike (YUMURTA) !

Yumurtanın Zararları

Yumurtanın zararları, Yumurta oldukça önemli bir protein kaynağıdır ve neredeyse bütün beslenme uzmanları ve doktorlar yumurtanın mutlaka her gün tüketilmesi gerektiğini söylüyorlar. Evet aslında yumurta çok faydalı bir gıda dır. Fakat yumurtaya tavuktan veya üretildiği çiftliğin, yeteri kadar temiz tutulmamasından kaynaklanansalmonella adında bir bakteri bulunmaktadır. Bu bakteri, özellikle yumurtanın çiğ olarak tüketildiği, mayonez gibi, bazı yiyeceklerden insanlara geçmektedir. Samonella bakterisi insanlara bulaştığında çok ciddi enfeksiyonlara neden olmaktadır. Tedbir alınmadığı takdirde ölümle sonuçlanabilecek çok ciddi boyutlara varabilmektedir.

Yumurtanın en fazla görülen bazı zararlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
  • Yumurtanın sarısı oldukça yağlıdır. Bu yüzden fazla yumurta tüketimi kolestrolun çıkmasına neden olabilir.
  • Yumurtanın, pastırma ve sucuk gibi et ürünleri ile birlikte tüketilmesi, Kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini artırmaktadır. Yumurta, ıspanak veya pazı gibi sebzelerin üzerine kırılarak tüketilirse, daha sağlıklı olacaktır.
  • Kananda da yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre uzmanlar, kırk yaşının üzerindeki insanların haftada üç defadan çok yumurta tüketmesi, kalplerine en az sigara kadar zarar verdiği yönünde açıklama da bulunmuşlardır.
  • Alerjik reaksiyonu olan kimseleri yumurta tüketmesi sakıncalıdır. Ayrıca günde üç yumurtadan fazla tüketilmesi, bazı kimselerde alerjisi olmasa dahi, kaşıntıya ve deri üzerinde tahrişe neden olabilir.
  • Sekiz ayın altındaki bebeklere yumurta verilmesi sakıncalıdır. 
Yumurtanın zararlarından korunmak için yapılması gerekenler nelerdir?
  • Yumurtayı alırken üzerinde seri numarası ve son tüketim tarihlerine mutlaka dikkat edin. Yumurta bayat olursa, tüketilmesi sağlık açısından son derece sakıncalıdır. 
  • Yumurtayı bohça veya börek için kullanıyorsak, yumurtaya dokunduktan sonra kesinlikle ellerinizi güzelce yıkamadan hamuru yoğurmayın. Sadece hamur yoğururken değil, yumurta elinize ne zaman temas etse, ellerinizi yıkayın. Çünkü ne kadar tedbir alınırsa alınsın, yumurtanın pekte hijyenik bir ortamdan geldiği söylenemez.
  • Yumurta, çıktığı tavuktan, tavuğun aldığı besinlerden ve kümesin ortamındaki bakterileri içine geçiren bir varlıktır. Bu yüzden az pişmiş veya çiğ olarak tüketilmesi sakıncalıdır. Ayrıca aynı tehlikeler organik yumurtalar için de geçerlidir.
  •  Özellikle yaz aylarında yumurta alırken, Buz dolabında saklananlar tercih edilmeli. Çünkü 5 derecenin üzerindeki ısılarda yumurta, son kullanma tarihi geçmiş olmasa dahi, bozulmuş olabilir.
Yumurtanın bayat olup olmadığı nasıl anlaşılır?
  • Marketten aldığınız yumurtanın bayat olup olmadığını sadece üretim tarihine bakarak anlayabilirsiniz. Fakat yinede içiniz rahat etmezse, eve getirdiğinizde derin bir kasenin içerisine su doldurun ve yumurtayı içine bırakın. Eğer yumurta suyun üzerine azda olsa çıkıyorsa yumurta tazedir. şayet suyun dibine batarsa yumurta kesinlikle bayattır. 
  • Yumurtanın taze olup olmadığını anlamanın diğer bir yolu ise, yumurtayı kırdığınızda yumurtanın sarısı dağılmışsa, yani akı ile sarısı birbirine karışmışsa o yumurta kesinlikle bayattır ve tüketilmesi son derece sakıncalıdır.
  • Yumurtayı haşladığınızda kabukları kolaylıkla soyulursa, yumurta bayattır. Çünkü taze yumurta zor soyulur.


Alternatif Tıp Yöntemlerinden 12 Tanesi.

Alternatif Tıp Teknikleri "12"

1.Homeopati: Alman hekim Hahnemann'ın 200 yıl kadar önce geliştirdiği, ülkemizde son yıllarda uygulanmaya başlayan, dünyada yaygın bilinen, İngiltere Kraliçesinin bile kullandığı doğal ve etkili bir tedavi yöntemidir. Benzerin benzerle iyileşeceği prensibiyle çalışır. Bitki, mineral, hayvan gibi materyallerin bir anlamda frekanslarını kullanır.

2.Nöral Terapi: Alman anestezist Huneke kardeşler 1920'lerde geliştirmiştir. Çoğunlukla cilde yapılan kısa etkili lokal anestezik iğneler bedenin network'ünü düzelterek çok etkili iyileşme sağlar. Özellikle migren, nöropati gibi ilaçla tedavi edilemeyen ağrılarda çözüm sağlar. 

3. Akupunktur: Binlerce yıllık Çin deneyimine dayanarak tespit edilmiş, anatomik karşılığı da olan noktalara batırılan iğnelerle bedenin enerji akışını düzenler. Dünya  Örgütününde (WHO) kabul ettiği bir çok hastalıkta kullanılabilir. Sadece kulak (Fransız DrNogier ekolü), el, ayak, burun çevresi, baş bölgesine yapılan mikrosistem akupunktur teknikleri vardır. İğne ile yapılması yanı sıra laser, bastırarak (akupressör), iğneye ısı ve elektrik vererek yapılabilir. 

4.Refleksoloji: Ayak tabanında bedenin tüm yansıması noktalar olarak yer almaktadır. Binlerce yıldır uygulanan bu yöntemde ayakta hastalıklı organın karşılığı olan noktaya masajla organ olumlu etkilenir. 

5.Proloterapi-Mezoterapi: İğneli tedavilerdendir. İğnelerin içinde dokuyu uyarıcı maddeler vardır. Kas- eklem ağrılarında çoğunlukla kullanılır. 

6.Manyetik Alan Tedavisi: Elektromanyetik kirlilik günümüzde çok fazladır. Manyetik alan hücrelerimizin çalışması için çok gereklidir. Kirlenmiş alanımızın temizlenmesi için doğal düzeylerdeki manyetik alan uygulamasına dikkat edilmelidir. Her manyetik alan doğrudan beden uygulanmamalıdır.

7.Aile Dizimi: Alman Psikolog Bert Hellinger tarafından geliştirilmiş bir alan çalışmasıdır. Kişinin problemlerinin ailesel geçmiş bağlantılarının şifalandırılmasını sağlayan bir yaklaşımdır. Özellikle geçmişle kör bağlantısı olan kişilerde çok etkili çözümler sunabilir.

8.Hipnoz: Çevresel uyaranlara kendini kapatarak hipnozu yapan kişinin telkinlere açık olma halinin gelişmesidir. Böylece kişi olumlu etkilenir. Bir anlamda bilinçlilik vardır ve filmlerdeki gibi tam trans yoktur. 

9.Manuel Terapi, Osteopati, Chiroterapi: Bedenimiz eklemler ve kaslarla dik dursa da hareketli bir sistemdir. Bu tedaviler bedene yaptırılan bazı hareketler ve dokunuşlarla bir çeşit dengeleme yaparlar. Özellikle omurga ağrılarında etkilidir.

10. Kinezioloji, O-Ring Test: Bedendeki sorunlu bölgelerde frekans değişir. Hiçbir makine kullanmadan test eden kişi ve hastanın frekansları kullanılarak elde edilen teşhis bazen tedavi yöntemleridir.

11.Fitoterapi: Binlerce yıllık deneyimle biriktirilen bilgiler ışığında ninelerimizin kullandığı bitkilerin, bilimsel düzeyde etkilerinin tanımlanarak tedaviye dahil olmasıdır. 

12. Oksijen, solunum ve ozon: Oksijen bedenimiz için en gerekli gazdır. Tüm işlevler oksijen kullanarak olur. Oksijeni etkileyen bu yöntemler beden ve ruh halimizi de etkiler.

İstihabarat (Haber Alma) Ülkemizdeki Geçmişi Ve kelime anlamı

İSTİHBARAT NEDİR?


İstihbarat; “kişi, kurum-kuruluş, devletler ve diğer organizasyonlar hakkında açık veya kapalı kaynaklardan haber, doküman veya bilgi toplayıp, analiz ve değerlendirmeler işlemlerine tabi tutarak sonuca ulaşılması” anlamına gelmektedir.
İngilizce ve Fransızca’ da “intelligence” kelimesi ile ifade edilen ve manası “ akıl, zekâ” olan istihbarat kelimesinin Türkçe’ de sözlük anlamı “haber alma” olarak bilinmektedir.
Ancak bugün teknik olarak kullanılan anlamı ; “haberlerin işlenmesi sonucu üretilen bir ürün veya bilgi” olarak özetlenebilir. Bir başka ifade ile istihbarat; “ planlama, araştırma, deliller toplama, çeşitli akli ve tecrübî, ilmi metotlar ile onları değerlendirip bir sonuç elde edip kullanma faaliyetlerini içine alır.”
Büyük Önder ATATÜRK Cumhuriyetin ilanı yıllarında verdiği direktiflerinde “ muasır devletlerde olduğu gibi bizde de modern bir istihbarat teşekkülü kurmak mecburiyetindeyiz” diyerek istihbarat teşkilatlarının kaynağını oluşturulan ve mevcudiyetlerinin ne kadar zaruri olduğunu gösteren sözleriyle mevcut ve muhtemel tehditlere yönelik yol gösterici olmuştur.
İstihbarat faaliyeti geçmişten günümüze kadar devletlerin geleceğinde rol oynayan önemli ve öncelikli faktörlerden biri olarak bilinmektedir. Geleceğe yönelik yorumlar yapabilmek, muhtemel sorunlar hakkında önceden bilgi sahibi olabilmek, ancak sağlıklı istihbarat üretimi ile mümkün olabilir.
Haberin, bilginin ve belgenin toplanması istihbaratın üretilebilmesi için yeterli değildir. Elde edilen kaynağın sitemli bir şekilde işlenmesi gereklidir. Kaynak doğru bir şekilde değerlendirilmediğinde yanıltıcı sonuçlara yol açabilir.
Önceden meydana gelmiş veya meydana gelebilecek bir olay hakkında toplanan ham bilgi tasnif, kıymetlendirme, yorum ve yayım aşamalarından geçirilerek değerlendirilir, diğer bir ifadeyle ham bilgi işlenerek bir ürün elde edilir.
Yapılan işlemlerin sıralı olarak eksikliklere meydan vermeden yapılması gerekli olup ilk basamakta “tasnif” yer alır. Tasnif basamağında benzer bilgiler bir araya getirilir.
Daha sonra “kıymetlendirme” yapılır. Yani haberin istihbarat değerinin, haberin alındığı kaynağın güvenilirliğinin ve haberin doğruluk derecesinin saptanması gereklidir.
3. basamakta bir “yorum” yapılır. Yorum mevcut bilgilere dayanılarak olayların, gelişmelerin vb durumların anlamını ve önemini ortaya koyma işlemidir.
Son olarak ise üretilen istihbarat ihtiyacı olan kurumlara gerekli zamanda ulaştırılır.

Devletler için bağımsızlıklarını, güvenliklerini, ülkelerin bütünlüğünü, anayasal düzenini ve milli güçlerini meydana getiren unsurlarına karşı içten ve dıştan gelecek mevcut ve muhtemel tehditler hakkında bilgi toplamak ve istihbarat oluşturmak vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Bu amaç doğrultusunda faaliyet gösteren mevcut kurumlara yardımcı olmak, onlara destek olmak her bireyin üzerine düşen milli bir görev olarak bilinmelidir.

30 Ağustos 2016 Salı

Seri Katillerin Hikayeleri! Dikkat Korku İçerir !

Seri katiller, anormal kişisel bozukluklar sonucu, 30 günden daha uzun bir zaman diliminde ve arada bekleme dönemleri de olacak şekilde 3 veya daha fazla insanı öldüren kişilerdir. Genellikle, öldürme sebebi seksüel içerikli bir nedene dayanmaktadır. Kurbanlar sıklıkla aynı kurguda öldürülmekte ve benzer özellikleri taşıyabilmektedirler. Şimdi size dünyaca ünlü en psikopat seri katillerin hikayeleri

1. Kazakistan'lı Nikolai Dzhumagaliev

1952 doğumlu Nikolai Dzhumagaliev beyaz, metal takma dişinden dolayı 'metal fang' lakabıyla da tanınır.
Hikayesi ise kadınlardan tiksinmesi ile başlar. Hayat kadınlığını şeytan'la işbirliği yapmak olarak algılayan Kazak asıllı Nikolai, bu duruma son vermek ve şeytandan intikam almak için kadınlara tecavüz etmeye başlar... Arkasında ondan şikayetçi olacak kimseyi bırakmamak için tecavüz ettiği kadınların cesetlerini parçalar, pişirir ve sonra arkadaşlarına verdiği ziyafetlede onlara yedirir...
Öldürdüğü kadın sayısı 100'den fazla..

Evinde yapılan araştırmalar sonucu bulunan baltalar ve ceset parçaları onu bir akıl hastanesine kapatmaya yeter ama Nikolai hastaneden bir şekilde kaçmayı başarır ve 2 yıl boyunca Rus polislerini peşinden koşturur. Sonunda Özbekistan'da yakalanarak yine oradaki bir hastaneye kapatılır.

2. Ed Gein
1906 doğumlu olan Edward Theodore Gein ABD'li bir seri katildir. Cinayetleri birçok hikâyelere ve filmlere ilham kaynağı olmuştur: Sapık (1960 film) (Alfred Hitchcock), The Silence of the Lambs(Thomas Harris / Jonathan Demme) ve Teksas Testere Katliamı (1973) en bilinen örnekleri.
Ed Gein, gençlik yıllarını seksin büyük bir günah olduğuna inanan annesiyle geçirmiş ve onun ölümünden sonra kadın vücuduna merak sarmış. Anatomi konusunda araştırmalar yaptıktan sonra mezarlıklardan çaldığı cesetler üzerinde öğrendiklerini uygulamaya başlamıştır. Bir süre sonra daha taze bedenler isteyen katil kurbanlarını genellikle annesinin yaşından (55) seçmiştir.

Cesetlerle cinsel ilişki ve yamyamlığın dışında derilerinden elbise dikme ya da duvarları bu derilerle kaplama gibi sapkınlıklar gösteren katilin evinde bir ayakkabı kutusu dolusu üreme organı duvarlara asılmış kadın kafaları yenmek için ayrılmış iç organlar bulunmuştur. Şaşamının son yıllarını akıl hastanesinde geçiren Ed Gein 77 yaşında (1984) kalp yetmezliğinden ölmüştür.

3. ABD'li seri katil, yamyam Albert Fish

Kuzuların Sessizliği filmine ve filmin Kesh karakteri Hannibal Lecter'a ilham kaynağı olan seri katil, Gri adam, Wysteria'nın kurtadamı, ve Brooklyn vampiri gibi takma adlarla anılıyordu. Azılı yamyam Fish'in toplam 100'den fazla cinayet işlediği sanılmaktadır. Bilinen en yaşlı seri katil özelliğindedir.

İncil'e büyük ilgi duymuş, rahip olmayı hayal etmiştir. Hapishanede bir psikiyatra söylediğine göre, çocuğun etini yemesini ve kanını içmesini kutsal rabbani ayini düşüncesine bağlamıştır. Kurbanlarından Grace Budd'u öldürdükten sonra 9 gün etleriyle beslenmiş kırık katildir.
Genellikle küçük ve savunmasız çocukları kurban seçen Albert Fish, cinayetlerinde mutlaka işkenceler uyguluyor, [tecavüz] ediyor, etlerini yiyor, kurbanlarına acı çektirmekten büyük zevk duyarak, bunları din adına yaptığını düşünüyordu. 1920 yılına kadar yaklaşık 15 cinayet işlediği varsayılmaktadır. Seri katil, aynı zamanda kendi kendisine de çeşitli işkenceler uyguluyor, kendi idrarını içip, çivili sopayla kendini dövmek, kasıklarına iğne batırmak gibi cinsel ve fiziksel işkencelerle kendi günahlarını cezalandırdığına inanıyordu. İşkence yaptığı ve öldürdüğü çocukları "tanrıya verilen kurbanlar" olarak düşünüyordu.

4. Andes Canavarı Pedro López
Pedro Alonso Lopez 1949'da doğdu. Annesi bir hayat kadınıydı.13 kardeşten biriydi.8 yaşında kız kardeşlerinden birine cinsel tacizde bulundu ve bunun cezası olarak annesi onu sokağa attı. Sorunlu çocukluğunun verdiği buhranla Pedro, üç yüzün üzerinde çocuğa tecavüz etmiş ve öldürmüştür.

 En fazla insanı öldüren seri katil olan Pedro'nun 60 kız ve erkek çocuğunu tecavüz ettikten sonra öldürdüğü tahmin ediliyor. Lopez 16 yıl hapishanede kaldıktan sonra serbest bırakılmış




Gerald Rogers'ın İlişkiler Üzerine Yazdığı Mektuptan Alınmış 19 Altın Tavsiye

Ünlü Psikolog Gerald Rogers zor bir boşanma süreci geçirdikten sonra, Facebook arkadaşları ve takipçileri ile bir mektup paylaşmış. 
Mektubunu ve duygularını da, ‘’Çok sevdiğim bir kadını, yaklaşık 16 yıldır süren bir evlilikten sonra kaybetmiş biri olarak, size bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum.”yazarak anlatmaya çalışmış. 
Mektubunda verdiği tavsiyeleri oldukça beğenilen Rogers, belki de bu cümlelerin, bazı ilişkileri kurtarabileceğini de eklemeyi ihmal etmiyor tabi ki…

1. Flört etmekten asla vazgeçmeyin.

Öncelikli olarak bir ilişkide aklınızda tutmanız gereken şey, ne karşınızdaki kişi size ait, ne de siz ona aitsiniz. Ona evlenme teklifi ettiğinizde, onun kalbinin sahibi olmak ve bunu korumak için; istediği ve hak ettiği insan olmaya söz vermiş oluyorsunuz.
Şunu unutmayın! Kalp, emanet edilecek en önemli, en kutsal hazineyken; o, sizi seçti. Bu yüzden ilişki konusunda asla tembel davranmayın.

2. Kendi kalbinizin değerini bilin.

Sevdiğiniz kişinin kalbinin koruyucusu olma konusundaki kararlılığınızı, aynı duyarlılıkla kendi kalbiniz konusunda da gösterin. Kendinizi de, dünyayı da tam anlamıyla sevin. Ama sevdiğiniz kişinin sizin hayatınızda özel bir yeri olduğunu ve oraya, o hariç kimsenin girmemesi gerektiğini aklınızdan çıkarmayın.

3. Ona aşık olun. Sonra bir kez daha, bir kez daha...

Sürekli değişeceksiniz, onunla birlikte olduğunuz süre boyunca aynı insan olarak kalmanız mümkün değil. Hatta birkaç sene sonra ikiniz de aynı insan olmayacaksınız. Değişim kapınızda; ikinizin de her gün birbirinizi yeniden seçmeniz için geçerli nedenleriniz olmalı. 
Ama unutmayın ki, o daima sizinle olacak diye bir şey yok. Eğer onun kalbini önemsemezseniz, kalbinin anahtarını bir başkasına verebilir ve bunu geri kazanmanız da bir daha mümkün olmayabilir. Bu yüzden onun aşkını kazanmak için, her zaman mücadele edin.


4. Bardağın dolu tarafına bakmayı öğrenin.

Sadece onu neden sevdiğinize odaklanın. Odaklandıkça sevginiz de büyüyecektir. Eğer hatalara odaklanırsanız, gördüğünüz her şey, size hata yapmak için bir neden olacaktır. 
Aşkınıza odaklanmanız, size tam anlamıyla yardımcı olmaz elbette ama en azından bu sayede, aşkınızla, birçok sorunu aşabilirsiniz. Sevdiğiniz kişiye ve aşkınıza doğru açıdan baktığınız sürece, dünyanın en şanslı erkeklerinden birisi olduğunuzu göreceksiniz.

5. Sevdiğiniz kişiye yön vermek ya da yanlışlarını düzeltmek sizin işiniz değil.

Sevdiğinize yön vermeye çalışmaktan vazgeçin. Yapmanız gereken sadece onu sevmek. 
Eğer bir gün gerçekten değişirse bile bırakın bu değişim sizin isteğinizle değil, kendi tercihiyle olsun.




6. Duygularınızın arkasında durun.

Hayatınızdaki insanın görevi, sizi “mutlu biri” haline getirmek değil; dolayısıyla “mutsuz biri” de yapamaz. Kendi mutluluğunuzdan sadece siz sorumlusunuz. 
Bu önemli ayrıntıyı gördüğünüz zaman, ilişkiniz de zaten mutlu bir hal alacaktır.


7. Sinirlendiğinizde onu suçlamayın.

Sevdiğiniz kişiye karşı sinirlenmenizin tek nedeni, sizin içinizdeki bir duygunun harekete geçmesine sebep olması. Duygularsa tamamen size ait, yani hepsi sizin sorumluluğunuzda. Hissettiklerinizi irdelemek için kendinize zaman tanıyın ve tüm soruları kendinize sorun. 
İçinizdeki olumsuz duyguların nedenini iyi belirlediğiniz sürece, bir kez daha o duyguların sizin canınızı yakmasını engelleyebilirsiniz.

8. Onun söylediklerini değil, sözlerinin arkasındaki duyguları dinleyin.

Sevdiğiniz kişi mutsuz ya da üzgün olduğunda, bunu düzeltmek sizin işiniz değil. Ama onun yaşadığı durumun farkında olmak zorundasınız. Onu anladığınızı ve sizin için ne kadar değerli olduğunu bilmesini sağlamak zorundasınız. 
Bir müddet uzaklaşmak istese bile ona '' Kaçma benden'' diye bir cevap verebilir, sizin her daim onun yanında olduğunuzu ve hiçbir yere gitmediğinizi; beraberken güçlü görünmek zorunda olmadığını söyleyebilirsiniz. Bu şekilde size karşı daha açık olacak ve size güvenecektir.

9. Onu güldürün.


Sevdiğiniz kişi için aptal olur musunuz? Evet, olmalısınız. Onun yanında kendinizi fazla ciddiye almayın. Bol bol gülün ve onu da güldürün. 
Unutmayın ki gülmek, her şeyi kolaylaştırır.



10. Her gün onun ruhunu besleyin.

Onun aşk dilinden konuşmayı ve onun içindeki duyguları depreştirecek şeyleri öğrenin. Önem verdiği şeylere siz de bir kademe daha önem vermeye başlayın. 
Kendisini gerçek bir kraliçe gibi hissetmesini sağlayacak şeylerin listesini yapmasını önerin ve listedeki şeyleri birlikte gerçekleştirmeyi teklif edin.

11. Ona verdiğiniz değeri hissettirin.

Ona sadece zamanınızı değil, dikkatinizi ve ruhunuzu da verin. Onunla olduğunuzda zihninizdekileri tamamen silmek için ne gerekiyorsa yapın. Sizin en önemli hastalığınız da, en iyi tedavi biçiminizde o, bunu asla unutmayın.


12. Aptal olmayın.

Evet, aptal olmayın fakat bir aptal gibi gözükmekten de korkmayın. Tabii ki hatalarınız olacak ve genelde bunun nedeni de, o olacak. 
Önemli olan çok büyük hatalar yapmamaya çalışmanız ve hatalarınızdan ders almaya özen göstermeniz. Belki mükemmel değilsiniz. Fakat aptal olmayı denemeye de gerek yok, değil mi?


13. Savunmaya geçmeyin.

Her zaman yan yana olmak zorunda değilsiniz. Ama her zaman, korkularınızı ve duygularınızı paylaşmak konusunda istekli; hatalarınızı kabul etmek konusunda da aceleci olun.



14. Kendisine zaman yaratmasına izin verin.

Diyelim ki sevdiğiniz kişi ödün verme konusunda oldukça başarılı. Fakat şunu bilmelisiniz ki, o kişinin de kendi ruhunu doyurmaya ve geliştirmeye ihtiyacı var. Hatta bazen sizin kollarınızdan kopup, bazı maceraları da kendi başına yaşamalı. Emin olun bu gibi durumlardan sonra, sevdiğiniz kişi asla eskisi gibi olmayacak. 
Yeter ki ona bu fırsatı verin.

15. Ona karşı açık olun.

Eğer aranızda bir güven bağının oluşmasını istiyorsanız, sizinle alakalı her şeyi onunla paylaşma konusunda istekli olmalısınız. Özellikle de paylaşmak istemediğiniz şeyler konusunda. Aslında bunu yapmak gerçekten cesaret ister, çünkü siz ona tamamen kalbinizi açtığınızda ve o gerçek sizle karşılaştığında; onun sizde ne bulacağından asla emin olamazsınız. Cesaret, her şeyinizle sizi sevmesi için ona izin vermek demektir. Ve denerseniz göreceksiniz ki, karanlık yönleriniz size ışık olacak. 
Bu yüzden, tam şu an yüzünüzdeki maskeden kurtulun. Eğer onunlayken maske takmak zorunda iseniz ve her zaman mükemmel gözükme ihtiyacı duyuyorsanız, aşkın ne olduğunu asla tam olarak öğrenemeyeceksiniz demektir.

16. Birlikte büyümekten vazgeçmeyin.

Durgun su, mikrop biriktirir; ancak akıntı halindeki su her daim temiz ve ferahlatıcıdır. Ya da yıllarca spor yapıp kaslarınızı çalıştırsanız bile, bıraktığınız anda bedeniniz ilk gününüzü bile aratacak hale gelir, değil mi?
İlişkiler de tıpkı bunun gibidir; ilişkiniz üzerine düşünmeyi asla bırakmamanız gerekir. Bu yüzden birlikte düşünüp ortak hedeflerinizi, hayallerinizi ve yapmak istediklerinizi belirleyin.

17. Derdiniz asla para olmasın.



Para kazanmak bir oyun gibidir ve bu oyunu kazanmak için yanınızdaki partnerinizle, iyi bir ilişki içinde olduğunuzdan emin olun, bu bile yeterli olacaktır.
Bir elin nesi var, iki elin sesi var.

18. Bir sorun olduğunda onu hemen affedin.


İlişkinizde her zaman affetmeyi seçin ve geçmiş yerine geleceğe odaklanın. Geçmişinizin sizi rehin almasına ve anıların içerisinde kaybolmanıza izin vermeyin. 
Affetmek, özgürlüktür. Bu yüzden ilişkinize zarar vermeyi kesin ve her zaman sevgiyi seçin.

19. HER ZAMAN AŞKI SEÇİN!

Bu yazının sonunda ihtiyacınız olan son tavsiye ise işte bu. Tüm bu tavsiyeleri prensip haline getirirseniz; ortada ilişkinizi tehdit edecek hiçbir şey kalmayacak...

Aşk, her daim sürecektir...