30 Ağustos 2016 Salı

İntihara Teşebbüs Etmiş 8 Kişinin Kendi Sözleriyle, Okunası Hayat Hikayeleri

İntihara Teşebbüs Etmiş 15 Kişinin Kendi Sözleriyle, Okunası Hayat Hikayeleri



1. Anita Estrada

20'li yaşlara geldiğimde, [depresyon] gözle görülür bir durum haline geldi. Sonunda atipik anksiyete bozukluğu olan depresyon teşhisi kondu. İlk intihar teşebbüsümden sonra, teşhisi bipolar bozukluk olarak değiştirdiler. "Vay be, bu tüm allak bullak düşüncelerimi bir açıklığa kavuşturdu şimdi" diye düşündüm. Olmayan paramı harcardım, buna benzer tüm düşünceler kafamın içinde yer ediyordu.. Adeta çıldırmış gibiydim. Etrafımda ne olup bittiğini anlayamıyor, haliyle kontrol de edemiyordum..
İlk intihar girişimim galiba 2005 yılında oldu. 24 yaşındaydım. 2008'de bir daha denedim ama çok garipti.. Çünkü bir hastanede çalışıyordum ve teşebbüsümden sonra yine o hastanede tedavi gördüm. Değer verdiğim insanlara kesin olarak söylemek istemediğim tek şey, "bir daha yapmayacağım" cümlesi. Çünkü, ne yaparım bilmiyorum. Geleceği şimdiden söyleyemem. Hayatım daha kötü olursa, terapiler işe yaramazsa ya da terapilere maddi imkanım el vermezse.. Bilemiyorum..


2. Melody Moezzi


Teşhisim konulup da hastaneye yatıp, o hastalarla tanışana kadar akıl hastaları hakkında hiçbir şey bilmiyormuşum, onu farkettim. Çok sessiz ve savunmasızlar. Hastaların dörtte biriyle ancak konuşabiliyorsunuz. Yarısı ömür boyunca bu rahatsızlıktan mustarip olacak. Az sayıda değiller ama hiçbirisi bu durumdan şikayetçi değil. Hastaneye gittiğimde, beni asıl rahatsız eden şeylerden birisi bu oldu..




3. Carlton Davis


[İntihar girişimimden sonra] ölmüş bir bir adamın yanındaki yatakta uzandığımı hatırlıyorum. Bütün gece can çekişmelerini duyduğumu da. "Tamam, yaşamak istiyorum". "Yaşayacağım" dedim. Bir süre Yale New Haven Hastanesi'nin Psikiyatri bölümünde tedavi gördüm. Oradan çıktığımda kendimi sanat ve tasarıma adadım. Hayatımın devamını getirdiğini söyleyebilirim. Fakat, bu süre zarfında eskiden depresyona ne kadar meyilli bir adam olduğumu da farkettim. Geç saatlere kadar uyumayıp, depresif yaşadığım o günler hala aklıma geliyor. 
O zamanlarda Sylvia Plath okuduğumu hatırlıyorum. Çünkü onun yazdıklarını kendimle bağdaştırıyordum. Onun söylemiş olduğu bir söz, benim de hayatımı özetliyor aslında: "Sanki hayatımı kontrol eden iki elektrik akımı var. Neşeli, olumlu ve çaresiz bir şekilde olumsuz. Hangisi ağır basıyorsa, hayatımı etkiliyor. Şimdilerde, tıpkı histeri gibi çaresizlikle doluyum.. Sanki boğuluyorum."

4. Keris Myrick

İlk terapistim bana "Senin için daima bir umudum olacak." derdi.. Neden böyle söylediğini anlayamazdım ama şimdi bu sözün ne kadar faydalı olduğunu anlıyorum. 
O zamanlar sürekli "İyi, çok güzel. Benim için umudun varmış, ne güzel. Umutlu olmaya devam et, ben burda kendimi öldürmekten bahsediyorum. Sense benim için umudun olduğunu söylüyorsun. Devam et, sen umutlu ol, bense bir ölü. Harika!" diyordum. 
Sonrasında, o malum olayı gerçekleştirmeden, kulaklarımda terapistimin bana söylediği cümle yankılandı: "Umudum var. Umudum var." Sonra kendi kendime düşündüm ki, "Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum ama şu şeyi 1 saat, 2 saat, 1 gün, 1 hafta, ne kadar olursa işte; ertelecek kadar önemli olmalı.." İşte böyle yankılandı kulağımda..Neden bilmiyorum.

5. Marie Lindsey

[İntihar girişimimden sonra] ne hissettiğimi, ne düşündüğümü iyi biliyordum. Ama artık böyle hissetmek ve düşünmek istemiyordum. Durumumu iyi anlayamadıklarını düşündüğüm doktorlarla çok zor zaman geçirdim. Sanki ben hala uzanıyordum ve doktorlar da önlerinde benim hakkımda yazan hikayeleri okuyorlar ve inanmıyorlardı. Sanki yaşadığım şeyleri uyduruyordum.
Manik-depresyon tanısı konulduğundan, bir süre Lithium hapı kullandım. Bu haplar da, doğal olarak beni şişmanlattı. Hastaneden çıktığımda, beni zor bir dönem bekliyordu. İnsanlar bana, "Tecavüze uğradığına inanmıyoruz, Sana inanmıyoruz, İntihar teşebbüsüne bile inanmıyoruz, o bile gerçek değildi." demeye başladılar.

6. Jennifer Nykanen

Son seferki teşebbüsümde, 26 yaşındaydım. İlk defa gerçekten 911 aranmıştı. Yemin ederim, kaldığım akıl hastanesi 1950'lerden falan kalmıştı. İyi değildi. 
Kaldığım hastane Shoal Creek'in iyi yönde bir şey kattığını söyleyemem. Hiçbir şey hatta. Adeta bir bekleme tankı, başka da bir şey değil. Psikiyatrik hastanelerin çoğu böyle. İnsanları tutuyorlar, kendilerine ve çevrelerine zarar vermeyeceklerine karar verene kadar ilaç veriyorlar. Sonra da gerçek bir yardım olmadan toplumun arasına geri salıyorlar. 
Kendilerini öldürmek isteyen insanların, gözyaşları içerisinde akıl hastanelerine gidip yardım istediği korkunç hikayeler dinledim. Ardından oradaki personel tarafından, 'gerçekten' ruh sağlıklarının bozuk olmadığına kanaat getirilerek, geri çevrildiğini duydum.. Bu kararı veren doktorlar bile değil, orada çalışan normal memurlar!

8. Suzanne Miller

Ortalama üstü bir gelire sahip bir ailem vardı.. Büyük ihtimalle arkadaş çevrem için de en varlıklı olan bendim. Özel okula gittim, yazın kamplara gittim. Maddi olarak sahip olamayacağım hiç bir şey yoktu. Güzel bir evimiz vardı. Erkek arkadaşım vardı, birçok arkadaşım. Ama hiçbirisi umrumda olmadı..
Ailemizdeki her şey annemden kaynaklanıyordu. Nasıl hissediyordu acaba? Nasıl yoluna koyacaktı işleri? Kötü hissetmek için zamanınız olmuyor. Zaten kötü hissetmemeniz  bekleniyor. Kötü hissettiğinize dair en küçük bir ifadenizde ya da hissinizde şunları duyuyorsunuz: " Ama senin annen, şizofrenik bir anneyle büyüdü. Babası da yoktu. Senin baban var ve güzel bir evde yaşıyorsun. Yani yakınmaya hakkım yoktu.. Annem muhtemelen şöyle derdi, " Amaan üzüldüğün şeye bak, ben bir zamanlar evsizdim be.."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder